ARDAHAN'DAN GELEN TATAR TÜRKÜSÜNÜN HİKÂYESİ

    Kars ve Ardahan Anadolu’muzun kuzeydoğusunda, atalarımızın, anayurdumuz Orta Asya’dan geçiş ve göç yolları arasında köprü olmuştur. Çeşitli kültür ve uygarlık kalıntılarını sinesinde saklamıştır. Zengin bir folklora sahiptir. 
*
 Aslında Anadolu’da söylenen her türkünün bir öyküsü var. Her türkü bir yaşamı anlatır bize.
Ardahan’dan Gelen Tatar türküsü de Birinci Dünya Savaşından önce Ardahan’ın bir köyünden askere alınan Mahmut ile Suna’nın hikâyesidir.   
*
Osmanlı askeri Yemen, Balkanlar, Galiçya, Trablusgarp, Sarıkamış, Çanakkale gibi birçok cephede ölüm kalım mücadelesi vermiş, her biri destan olan bu mücadeleler, Anadolu insanının hançeresinden dillerde ezgilerle, çoğunlukla da ağıtlarla yükselmiştir. 
Mahmut ile Suna birbirlerine sevdalanmış,  bir süre sonra ailelerin anlaşması ve kararlaştırması üzerine evlenmişler. Ancak mutlulukları kısa sürmüş. Aradan bir sene geçmeden Mahmut’u askere çağırmışlar. O yıllarda askerlik süresi uzundu. Çoğu zaman askere gidenin ne zaman döneceği de önceden bilinmezdi. Mahmut, hüzünlü bir vedalaşmadan sonra askerlik görevini yapmak üzere köyden uğurlanmış.  
*
 Köyünde çalışkanlığıyla sevilen ve başarılı bir genç olan Mahmut, üç yıllık askerliği süresince gösterdiği başarılar nedeniyle çavuş olmuş. Bundan sonra Mahmut çavuş olarak anılmaya başlanmış. 
1878 den beri Rusların elinde olan Kars, Ardahan, Batum ve Artvin’i kurtarmak için 1914’te Ruslara taarruz edilmesi kararı alınınca, Harekâtın hedefi Sarıkamış olarak belirlendi.
*
 Bu sefer de Mahmut. Sarıkamış cephesine gönderilmiş. 22 Aralık 1914’te başlayan ilk iki gününde hedeflere ulaşıldı. Türk Ordusu, 25 Aralık günü Soğanlı Dağları üzerinden taarruza geçti. Fakat geçit vermeyen karlı dağları aşmaya çalışan binlerce Türk askeri soğuğa yenik düşerek şehit oldu. Bir kısmı da Ruslara esir düştü işte bu esirlerin arasında Mahmut da vardı.  
*
O zamanlar insanlar, yedi senelik askerliğe razılar ama Mahmut’un esir düşmesi sebebiyle aradan on beş yıl geçmiş. Köyüne haber ulaşması, Mahmut’un durumunun bildirilmesi de mümkün olmamış. Böylece Mahmut’un anası babası gibi Suna Gelin de umudunu kesmiş ve kaderine razı olmuş.
*
 Aradan geçen bunca zaman içinde nihayet savaş sona ermiş ve içlerinde Mahmut’un da bulunduğu birçok asker esirlikten kurtulmuş. Mahmut, uzun ve meşakkatli bir yolculuktan sonra nihayet köyüne ulaşmış. Ulaşmış ama bunca sene neler olup bittiğine dair içine bir kurt düşmüş. Bir yandan bunca yılın hasretiyle yanıp tutuşmakta öte yandan köyündeki gelişmelerden habersizdir. 
*
Öyle ya anasının babasının yaşayıp yaşamadığını, Suna Gelin’in kendisini bekleyip beklemediğini bilmesi mümkün değil. 
Mahmut doğrudan köye gider, ama çekinir eve gitmez geceyi köy camisinde beklemeyi uygun bulmuş. Bir türlü geçmeyen saatlerden sonra ortalık kararıp köy sessizliğe bürününce Mahmut’ ta yavaşça evlerine yaklaşarak pencereden içeriye göz atmış. Bakmış ki, Suna Gelin, yatağında yatmakta ancak yanında da biri daha var. 
*
Gördükleri karşısında yüreği kor gibi yanan Mahmut Çavuş, kimliğini belli etmeden Suna Gelin’e dolaylı olarak durumu sormaya karar vermiş ve yanık sesiyle başlamış bir türkü söylemeye. ( O tarihte at üzerinde posta işlerine bakanlara tatar denilirdi) 
*
“Ardahan’dan gelen tatar kamçısını atar tutar
  Garip olan nerde yatar kondur beni allı gelin”
Suna Gelin, Anadolu insanının misafirperverliğini belli edercesine ama yine de tanımadığı birini gecenin bu saatinde içeri almanın uygun olmayacağını ifade edercesine cevap vermiş.
*
“Ardahan’dan gelen tatar  kamçısını atar tutar
 Garip olan handa yatar/ konduramam yiğit seni.”
Ancak Mahmut Çavuş bunca seneden sonra öyle kolay vazgeçmeyerek devam etmiş.
“Hastayım attan inemem İnsem de geri binemem
 Ay karanlık yol gidemem kondur beni allı gelin.”
“Hastaysan attan inersin insen de geri binersin
 Ay ışığı yol gidersin konduramam yiğit seni.”
Bunun üzerine Mahmut Çavuş biraz daha ayrıntılı sormaya başlamış.
“Akşamını aldır gelin kandilini yandır gelin
Yanında yatan o yiğit/ neyin bana bildir gelin.” 
Suna Gelin de gerekli açıklamayı yapmış 
 “Akşamımı aldırmışam/ kandilimi yandırmışam
 Yanımda yatan yiğide  ak sütümden  emdirmişem” 
Mahmut’un sevinçten  içi içine sığmaz olmuş.
“Ardahan’dan gelir ferman dizlerimde yoktur derman
 Mahmut Çavuş sana kurban Aç kapıyı Suna gelin.”
Suna Gelin karşılık vermiş. 
“Ardahan’dan gelen ferman  dizlerinde olsun derman
Suna Gelin sana kurban gel içeri Mahmut çavuş.”
Çift kanatlı kapı benim taş duvarlı yapı benim
Kondur beni allı gelin senin yarin zatı benim
Çift kanatlı kapı senin taş duvarlı yapı senin
Ben sesinden tanımıştım Suna Gelin zatı senin.” 
(yanındaki erkek Mahmut'un oğludur?
***
Kaynak: Erzurum Atatürk Üniversitesi Sosyal bilimler Fakültesi’nden Merdan Güven’in doktora tezi çalışmalarından alıntıdır.

GÖRSEL: Hurşit Bey Konağı
Ardahan´ın Halilefendi Mahallesinde, Ordu Camii ile Mevlüt Efendi Camii arasında yer alan Vali Hurşit Bey Konağı, kitabesi olmaması dolayısıyla yapım tarihi bilinmemektedir. Yalnız koleksiyonumuzda yer alan Ardahan fotoğraflarından anlaşıldığı üzere Rus işgalinin devam ettiği XX. Yüzyıl başlarında yapıldığı tahmin edilmektedir. İki katlı olarak inşa edilen konağın alt katı mahsen ve ağır olarak planlanmıştır. Konağın inşasında tamamen düzgün blok taşlar kullanılmış olup Marsilya kiremit kaplı kırma çatı ile örtülmüştür.

Ardahan´ın ilk vilâyet döneminde (1921-1926), son valimiz olan Vanlı Hurşit (Akkaya) Bey´in özel konutu olması dolayısıyla onun adıyla anılmıştır. İlerleyen yıllarda Hanak´ın Baştoklu köyünden olan Cumhuriyet Senatosu Kars Üyesi (14.10.1979-12.09.1980) - XVII. Dönem Kars Milletvekili Op. Dr. Halis Soylu´nun babası Dursun Efendi tarafından satın alınmış, birçok kayıtta da Dursun Soylu Evi olarak geçmiştir. Konağın mülkiyeti hâlen ´Soylu´ ailesindedir." 
.



Mehmet Ali Arslan NameGazetesi Name Gazetesi