SİYASET Mİ TİCARET Mİ?
Geçen yazımda da yazmıştım, bu aralar siyaset toz duman arasında yürüyüp gidiyor. Ancak, siyaset son günlerde öyle bir hal aldı ki siyaset mi yapılıyor ticaret mi belli değil. 
Doğal olarak her yapılan işin bir ahlaki yönü olmalı. Ahlaklı olmayan hiçbir hareket ya da eylem hem insani olmaz hem de değer bulmaz.
Şimdi siyasetin tozlu dumanlı uzun ince bir yolunda ilerlerken bir bakıyorsunuz tabiri caiz ise “at izi it izine karışmış”. Ne siyaset ahlakı kalmış ne de ticaret ahlakı. 
Siyaset yapılıyor dersen siyasete benzemiyor, ticaret yapılıyor dersen ticarete benzemiyor.
Öyle şeyler duyuyorsunuz öyle bilgiler alıyorsunuz ki akıl alır gibi değil. 
Siyaset yolculuğunda kulvar değiştiren aktörler, idealizmi bir kenara itip menfaate yönelen aktörler, ahlakı yok sayıp siyaseti araç yapan aktörler, kendini bulunmaz Hint kumaşı sayan insanlar… Daha birçok türden insanlar.
Adamların geçmişine bakıyorsun solun s-si ile uzaktan yakından ilgisi yok. Sağdan gelen, sağ düşünen ve şimdiye kadar sağda siyaset söylemleri üreten insanlar, işi ticari görmüş olsalar ki, kendi siyasi kulvarında yer bulamayacağını hesap ederek CHP’ye yönelim içerisindeler.
Başka adamların geçmişine bakıyorsun sağın s-si ile uzak yakın ilgisi yok. Soldan ve sol söylemlerden beslenmiş, yaşamaya çalışmış ama soldan siyaset kulvarına giremediği için sağdan MHP, AKP, İYİ vb. diğer partilere yönelmiş durumdalar.
Adama bakıyorsun, sağ ya da sol fark etmiyor herhangi bir siyasal partiden millet vekili, belediye başkanı ya da meclis üyesi hatta iki üç dönemdir aynı şekilde yer bulmuş kendine. Şimdi yer verilmemiş, hemen koşuyor karşı kulvara. “Bana da yer ver” diye olmadık argümanlar kullanıyor. Ya kardeşim iyi de senin siyaset anlayışın, siyasi ahlakın, siyasi terbiyen, siyasi ideolojin nerede kaldı? 
Adam bir de kendinden emin. Sanki o giderse memleket batar, biter bir tavırlar. Ya arkadaş cumhuriyet tarihi boyunca senin gibi ne cevherler geldi gitti. Sen gitsen ne olur. Bir zahmet müsaade et de bir başkası da bu kulvarlarda yer bulsun kendine.
Duyuyoruz, adam milyonlar, milyarlar harcıyor bir yerlere atanmak ya da gelmek için. İyi güzel de neden bu harcama? Sen ticaret mi yapacaksın da bu kadar parayı tekrar geri döndüreceksin? Siyasette paranın p-sinden bahsedilmemeli. 
Bir de borç harç kayıt parası bulup adını şuraya ya da buraya kaydettirmek/ yazdırmış olmak için aday olanlar var. Ya kardeşim bırak toplum seni olduğun gibi tanısın. Şuraya ya da buraya aday oldun diye kimse sana itibar etmez. Bunun süresi sadece ve sadece bir iki aydır. Sonrasında silinir gidersin, bilesin.
Şimdi geçmişte yaşanmış bir olayı sizlerle paylaşarak sonlandırmak isterim:
Yıllar önce bir seçimde bir köyde muhtarlık seçimi vardır. Köylerde insan sayısı az olduğu için kim kime nasıl oy verir bilinirdi. Seçimler iki muhtar için de bıçak sırtı. Bir vatandaş var ortada kime oy vereceği belli değil. Neyse muhtar adaylarından birisi gider adama pazarlık yapar. Dayı ailenin oyunu bana ver. O da belli bir bedel karşısında oylarını verir. Verdiği muhtar adayı kazanır. Zaman geçer köyde bir olay olur. Olayın içinde o oyunu satan dayı da vardır. Muhtar bunu çağırır ve suçlu olduğunu düşünerek, ona birkaç tokat atar. Tokat-ı yiyen vatandaşta “ya muhtar sen bana nasıl tokat atarsın. Sen benim oyumla seçildin, der.” Muhtar da “ulan ahlaksız adam, sen bana oy mu verdin? Ben senin oyunu paramla aldım, der.” 
Yani kıssadan hisse siz siz olun çıkarlarınız için ne kendinizi ne ailenizi ne siyasi duruşunuzu ne siyasi ahlakınızı sakın ayaklar altına aldırmayın. Bırakın siyaset kendi mecrasında gitsin.
Kimlik, kişilik, onur, gurur, şeref, haysiyet her şeyin üstündedir. Siyaset yapın, ticaret değil. Bugün çıkarları için başkalarını satanlar yarın sizleri de satarlar. 
Bu sözümde siyasi parti yetkililerine olsun:
Siyasete kalite getirmek, ahlak getirmek, onur ve haysiyetini korumak istiyorsanız; Siyasetin herhangi bir yerinde görev alma süresini kısıtlayın. 
Siyasete demokratik usulleri getirin. 
En önemlisi ilçe bazlı ön seçimi yasal zorunluluk yapın. 
Seçilme kriterlerine belli bir eğitim almış olma koşulunu getirin.
Liyakati, öncelikli koşul olarak ortaya koyun. 
Mesela parti disiplinine, seçmenin taleplerine, kulvar değiştirenlere ve bu kurallara uymayanlara uzun vadeli siyaset engeli getirin. Bakın o zaman nasıl bir nitelikli siyaset yapma anlayışı getirmiş oluruz.
Yaşar GELER


Mehmet Ali Arslan NameGazetesi Name Gazetesi